Hipnoterapi

Hipnoz, bir sağlık uzmanı ya da araştırmacının, uygulama esnasında hastadan; duygular, algılar, düşünceler ya da davranış değişiklikleri yaşamasını telkin ettiği bir işlemdir. Hipnotik durum genellikle bir indüksiyon işlemiyle oluşturulur. Birçok farklı hipnotik indüksiyon olsa da birçoğu gevşeme, sakinleşme ve rahatlama için önerilir. Hoş deneyimlerin hayal edilmesi ya da düşünülmesi talimatları da hipnotik indüksiyonlarda yaygın olarak yer alır.

İnsanlar hipnoza farlı biçimlerde tepki gösterir. Bazılar, yaşadıkları durumu bilinçlilik durumunun değişmesi olarak tasvir ederken değer bazıları hipnozu, kendilerini çok sakin ve gevşemiş hissettikleri, dikkatin odaklandığı normal bir durum olarak tasvir eder. Nasıl ve hangi derecede tepki verdiklerine bakmadan insanların çoğu bu deneyimi çok hoş bir deneyim olarak tasvir eder. Bazıları hipnotik telkinlere çok duyarlı iken bazıları daha az duyarlıdır. Bir kişinin hipnotik telkinleri yaşayabilme yeteneği, bazı yaygın yanlış kavrayışlardan kaynaklanan korku ve kaygılardan kaynaklanabilir. Kitaplardaki, filmlerdeki ya da televizyonlardaki bazı hipnoz gösterimlerinin tersine, hipnotize olan insanlar kendi davranışları üzerindeki kontrollerini yitirmezler.

Hipnoz, insanların telkin edilen deneyimleri yaşamalarını kolaylaştırır. Ancak bu deneyimleri yaşamak için onları zorlamaz. Hipnoz, psikanaliz ya da davranış terapisi gibi bir terapi türü değildir. Tam tersine terapiyi kolaylaştırmada kullanılan bir işlemdir. Kendisi bir tedavi olmadığından hipnoz eğitimi, terapiyi yürütmek için yeterli değildir. Klinik hipnoz yalnızca doğru eğitim almış güvenilir uzmanlar tarafından kullanılmalıdır. Bu kişiler aynı zamanda hipnozun klinik kullanımında eğitim görmüş ve kendi mesleki uzmanlık alanlarında çalışan kişiler olmalıdır.

Hipnoz Nedir, Ne Değildir?

Hipnoz, uyku ile uyanıklık arasında, telkine açık olunan, beynin doğal bir durumudur. Hipnoz halinde iken kişinin bilinci açıktır. Aksi bir telkin verilene kadar seans boyunca olup bitenleri hatırlar. Hipnoz uykuya dalıp gitme ve zombiye dönmek değildir. Uyku hali olmadığı gibi, aksine tabloya yoğun bir dikkat ve odaklanma hakimdir. Hipnoz esnasında bilinçaltı bellek, bilincin frenlerinden kurtarılmış bir durumda olup, doğrudan biliçaltı bellek ile irtibat hali söz konusudur. Hipnoz esnasında kişi tamamen kendi iç gerçekliği ile temas halindedir. Buradan hareketle indüksiyona başlarken söyle bir sözle giriş yapabiliriz; “Hipnoz dışarıdan gelen bir veriyi içeriye alma sürecidir. İçine dönmen ve konsantre olabilmen için lütfen şimdi benim sesime odaklan…” Bu noktadan sonra artık bilinçli zihni ile yaptığı eleştirel ve mantıksal ketlemeler işlev görmezler. Çeşitli nedenlerle bağlantı kuramadığı o muhteşem bilgi hazinesine; yaşantılara, algılara, anılara ve öğrenilmişliklere ulaşmak çok daha kolay hale gelir. Bilinçli zihin üzerinde etkili olan terapiler bilincin frenlerine takılıp kalabilirler. Hipnoz, soruna yönelik çözümler üreten telkinlerle direnci aşarak bilinçaltına etki yapabilir.

 

Add Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *